KOLTUK | ATÖLYE 11
•Gönderilme tarihi September 22 2021
Oturmak en temel günlük aktivitelerimizden biri. Bu ihtiyaca yönelik temel araçlardan biri olan koltuk, rahatlama ve dinlenme gibi fiziksel kullanım işlevinin dışında hem estetik duruşu hem de mekanların bütünlüğüne sağladığı katkı ile salonların, oturma odalarının hatta işyerlerindeki kabul noktalarının vazgeçilmez unsurlarından.
Koltuk, diğer mobilya çeşitlerinden farklı olarak, taht fonksiyonuyla “bizzat” ve kelimenin makam anlamındaki kullanımıyla “mecazi” olarak yönetim, iktidar, mevki ve güç kavramlarımızın değişmez göstergesi.
Dört bacaklı, oturma ve sırt dayanma noktaları bulunan tüm mobilyaların genel adı sandalyedir diyebiliriz. Sandalye-koltuk ayrımına insanoğlunun ne zaman, nerede ve nasıl geldiği kesin bilinmiyor ama bir günlük hayatımızda imgesel olarak koltuk ve iskemleyi otomatik olarak ayırt edebiliyoruz. Sandalye ile aynı tasarımın, kolları ve rahat, geniş hatta pofidik bir oturma yeri olanlarını koltuk olarak işaretleyen nüans farkı, zihinlerde hemen oluşuyor.
Kelimelerin Türkçe’deki kökenlerine gittiğimizde sandalye Arapça, iskemle ise İtalyanca ve/veya Rumca. Eski Türkçe’de “kaltık” olarak kullanılan ve anlamı “yükseltilmiş yer, seki” olarak anlamlandırılan koltuk kelimesi, 19.yy’dan itibaren sözlük anlamı "kol dayanılacak yeri olan geniş sandalye" olarak geçiyor.
İngilizce’de bu terimler, farkı basit bir şekilde ortaya koyuyor: chair (sandalye ya da iskemle) ve armchair (koltuk).
İnsanoğlu tarafından önceleri rahat oturmak amacıyla ağaç ya da taştan yapılan koltuk, diğer zanaat/sanat dallarında olduğu gibi, mimarinin iç donatım aracı olarak, antik çağdan günümüze evrim geçirmiştir. Her ülkede ve hatta aynı ülkedeki farklı sanatkarlar tarafından değişik yapım tarzı ve modelleriyle ortaya çıkmıştır. Yine dönemden döneme, klasisizm, barok, rokoko, avangart, bohem, Bauhaus vs tüm mimari ve sanat akımlarından etkilenmiştir.
Ev ya da ev dışında oturmak için kullanılan taş ya da ağaç gibi çeşitli materyallerden faydalanmış koltuğun kökenini bilmiyoruz. Bu topraklarda, M.Ö. 7000 yılında Alacahöyük’te tanrıçalar için taştan tasarlanmış ilk örnekleri ile karşılaşıyoruz.
Tasarım ve teknik olarak bugün kullandıklarımızın ilk ama çok benzer versiyonlarını, M.Ö. 3000’li yıllardan itibaren Mısır’da tabure, sandalye ve taht formlarında görmekteyiz. Firavunlar için özenle üretilmiş sandalye ve koltuklar, ölümden sonraki hayatlarına eşlik etmesi için mezar odalarına yerleştirilmiş ve çölün kuru iklimi sayesinde tahtadan yapılanlar dahi, günümüze kadar mükemmel şekilde erişmiştir. Kaynaklardan, Mısır uygarlığının bazı dönemlerinde, tabure formu tüm halk tarafından yaygın kullanılırken koltuk ve sandalyelerin sadece firavun ve ailesine özel olduğu anlaşılmaktadır.
Eski Ege ve Antik Yunan’daki koltuk kullanımına ilişkin bilgiye sadece destanlar ve vazo resimleri gibi tasvirlerden ulaşabiliyoruz. Örneğin Throsos adı verilen yüksek ve oymalı koltuk, Antik Yunan’da sadece ev sahibi ya da onur konuğu tarafından kullanılmıştır. Ayrıca hayvan desenli oymaları bulunan tahtlar sadece kral, yöneticiler ve soylular için yapılmıştır.
Yunan sanatının devamı olan Roma’da ise taş, gümüş, fildişi gibi daha gelişmiş süsleme teknikleri kullanılmaya başlanmıştır.
Roma’nın yıkılmasından sonra gerileyen tüm sanat kolları gibi tüm mobilyalarda ulaşılan estetik ve teknik becerilerin gerilediği, hantallaştığı görülmüştür, ta ki Rönesans’a kadar.
Rönesans’ta sadelik ile ortaya çıkan Yunan sanatı etkileri Batı sanat ve mimarisinde olduğu gibi koltuk ve diğer oturma mobilyalarına da yansımıştır. Zaman içinde mimari ve sanatta Batı’da görülen Barok ile artan süs ve gösteriş ve Rokoko ile gündeme gelen abartılı süslemenin etkileri koltuk tasarımlarında da rahatlıkla gözlemlenmektedir.
Bu noktada neredeyse ilk haliyle hala kullandığımız Berger koltuktan bahsetmemek olmaz. Barok dönemde şekillenmeye başlayan Berger koltuk 15.Louis döneminde bugünkü halini almış ve tüm Avrupa’da moda olmuştur. Berger, kelime olarak çoban anlamına gelmektedir; hem ortamdaki tüm kanepelere liderlik ettiği hem de tek kişilik bir statü simgesi olduğu için böyle isimlendirdiği düşünülmektedir.
Tüm bu zaman zarfında, her bir mobilyanın tek tek ve özel atölyelerde ustalarca yapıldığından hareketle, koltuğun her zaman soylu ve zengin sınıfına hitap ettiği, hatta evdeki eşya sayısının statü göstergesi olduğunu unutmamak gerekir.
Tarihin çeşitli dönemlerinde karşılaştığımız geçmişe öykünme modası kapsamında 19.yy’daki arkeolojik keşiflerle hem Yunan hem de Mısır eserleri yeniden ele alınmış ve yorumlanmıştır. Ve yine aynı dönemlerde sanayi devrimine paralel ticari ve ekonomik gelişmelerle koltuk formları çeşitlenmeye, seri üretim ile daha uygun fiyatlara satılmaya ve Osmanlı gibi daha önce hiç kullanılmadığı coğrafyalara hızla sirayet etmeye başlamıştır.
Son 150 yılda, koltuğun diğer mobilyalar gibi evrimi, mimarlık ve teknoloji ile paralel olarak, değişen ihtiyaç ve toplumsal bakışı yansıtıyor. Toplumsal refah düzeyi ve toplumların kültürel oturma düzenleri bu mobilyaları karşılıklı olarak biçimlendirmiştir.
Bugünlerde çok kullandığımız ergonomi terimi ise; 2.Dünya Savaşı'ndan sonra, insanların daha rahat ve başarılı olması için çalışma yerlerinin standartlarını yükseltmeye yönelik fizyolojik, psikolojik ve sosyal bilimlerin kesişiminde ortaya atılan bir kavram olarak; artık koltuk tercihlerimizde göz önünde bulundurduğumuz bir seçim kriteri.
Koltuk ve sandalye, günümüzde çok tasarlanan, üzerinde çalışılan ve yazılan bir tasarım nesnesi. Ve ideal bir koltuk formdan söz etmek mümkün değil; estetik ya da fonksiyonel ya da bu ikisinin çeşitli dozajlardaki kombinasyonlarını, tasarımcılar “bağlantı” işlevini göz önünde tutarak beğenimize sunuyorlar.
Her ne kadar temel fonksiyonu Mısır’dan kalan örneklerle aynı kalsa da, yeni teknolojiler sayesinde koltukların yapım tekniklerinde, malzemelerde ve tasarımda inanılmaz seçenekler ve yeni olasılıklar her gün çıkmaya devam ediyor.
Üzerine oturduğunuzda form ve kullanılan materyalleri ile bizimle hem fiziksel hem de psikolojik bir bağ kuran koltuk, aynı zamanda içinde bulunulan mekana entelektüel, duygusal, estetik, kültürel hatta spritüel bir boyut katıyor. Atölye 11’in ürün seçkisi arasında, kendinize en uygun olan koltuğu seçebilmeniz için dikkat etmeniz gereken birkaç noktayı hatırlatmak istiyoruz:
- Kimin, ne amaçla, nerede kullanacağı,
- Form, materyal ve doku beklentileri,
- Kullanım mekanıyla ve diğer eşyalar ile uyum,
- Rahatlık ve estetik beklentiler.
Sadece koltuk seçiminiz için değil, mekanınızın tüm iç dekorasyon ihtiyaçları için, size profesyonel önerilerimizle destek olmaktan memnuniyet duyarız.
Dekorasyonda çarpıcılığı ve albeniyi kolaylıkla yakalamanızı sağlayacak koltuklarımız için: https://atolye11trshop.com/collections/armchair-collection
Derleyen: Kağıt Ayyaşı
https://www.instagram.com/kagitayyasi/
Daha fazla gönderi
-
ASİL MOR | ATÖLYE 11
Nisan ayı geldi ve İstanbul erguvan çiçeklerini beklemeye başladı... Zenginliğin, gücün, zerafetin rengi mor aslında İstanbul’un da rengi değil mi...
Read More -
KOLTUK | ATÖLYE 11
Oturmak en temel günlük aktivitelerimizden biri. Bu ihtiyaca yönelik temel araçlardan biri olan koltuk, rahatlama ve dinlenme gibi fiziksel kullanı...
Read More -
DEKORASYONDA EKLEKT...
Günümüzde birden fazla stilin birlikte kullanıldığı tasarım uygulamaları, ev, otel, işyeri gibi birçok farklı mekanda ‘Eklektik Dekorasyon’ olarak ...
Read More
Yorumlar
0 Yorumlar